Ürün Açıklaması
Goethe’nin “ve acıdan dili tutulunca insanın, bir tanrı çektiğimi anlatayım diye bana dil vermiş.” sözü çınladı kulaklarında. Annesini ve babasını lal eden her şey içini yakıyordu, acıta acıta akıyordu düşünceler. Boğazındaki yumru ağladıkça büyüyordu.
Sansür… İnsanoğlunun doğduğu andan itibaren hayatında var olmaya başlayan kavramdı sansür. Aidiyet, kimlik…
“Toplum değil artık, kesinlikle değil; ama sıyrılamıyorum işte toplumun beynime ektiklerinden. Biçtikçe uzuyorlar kafamın içinde ve bir türlü ulaşamıyorum köklerine. Kökünden yok edemiyorum ve düşlerimin içinde küçülüyorum. Düşlerimi haddimi aşarak yaşayamıyorum, çünkü haddimi bildiren dayatılmış, normalleştirilmiş normlar duruyor karşımda.”
“Ruhu sıkışır mıydı insanın? Evet, beden; acılarını, kararsızlıklarını, belirsizliklerini taşıyamadığında ruh sıkışırdı.”
“Başkalarının yaptıkları ile ilgilendikçe özünü unutuyordu insan. Bunu keşfettikten sonra sadece ama sadece kendine odaklanmıştı Lâl(…) Nereye gidiyordu hayatı, hangi kararları alacaktı ve nasıl bir seçim yapacaktı? Merak içindeydi. Hayatı gizemli kılan da buydu. Şimdi, tam da şu anda düşüncelerinin titreşimi önemliydi. Çekim yasasına inanıyordu; ama insan birçok olumsuzluk içindeyken akışa teslim olamıyordu. Teori ve pratik arasında dağlar kadar fark vardı. Hayat ona istediği birçok şeyi sunmuştu. İsteklerini yaşama şansını kimi zaman geç, kimi zaman da tam zamanında yakalamıştı. Bunları deneyimlemesine rağmen neden kendini rahat bırakamıyordu. Şimdi, sonsuzdu.”
“Kendin olmak için, seni kendinden uzaklaştıranlardan uzaklaş.”